Hücre zarı, hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanır, seçer ve büyük enerji harcayarak bu maddeleri hücre içine sokar. Bu transferlerdeki birçok olayın sırrı, kullanılan üstün teknolojiye rağmen hala çözülememiştir.
20. yüzyıla kadar bilim çevrelerinde, hücre en küçük canlı birimi olarak kabul edilmekteydi. Ancak hücreyi çevreleyen ve hacim olarak ondan çok daha küçük olan hücre zarı araştırmacıların karşısına adeta yeni bir canlı türü gibi çıktı. Çünkü hücreyi çepeçevre saran bu zarın, karar verme, hatırlama, değerlendirme gibi özellikleri vardı !
Peki 1 mm'nin yüz binde biri kalınlığındaki bir zar bu özelliklere nasıl sahip olmuştu? Vücudumuzdaki 100 trilyondan fazla hücrenin her birini saran bu zar, görevlerini nasıl kusursuzca ve mükemmel bir uyum içinde yapabilmektedir?
Böyle bir yapının oluşabilmesi için her bir molekülün, her bir atomun yapacağı işin önceden hesaplanmış ve tasarlanmış olması ve görevlerini eksiksiz yapmaları gerektiği çok açıktır.
Tabii ki böylesine mükemmel bir sistem tesadüfler sonucu, kendi kendine oluşmuş olamaz. Hiçbir şuura sahip olmayan protein ve yağ molekülleri şans eseri biraraya gelip de bu kadar kompleks bir yapıyı bilinçsizce oluşturamazlar. Böyle bir yapıyı ancak üstün ilim ve üstün kudret sahibi olan Allah'ın yaratmış olduğu ortadadır. Hücre zarına nasıl görev yapacağını öğreten, zarı oluşturan molekülleri biraraya getiren, bu molekülleri oluşturan atomları ve onların alt parçalarını yaratan Yüce Allah'tır.
Allah, bu sistemi elbette ki bir hikmet üzere yaratmıştır. Allah Kuran'da bunların yaratılış sebebini ve vicdanlı insanların tepkisini şöyle anlatmıştır:
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 190-191)
Karar verebilen, hafızası olan, akıllı yağ ve protein molekülleri!
Hücre zarının yapısının ve yaptığı işlerin detayına inildikçe, tesadüflerin böyle bir sistemi oluşturamayacağı daha da iyi anlaşılır. Bu detayların birazını olsun görebilmek için öncelikle hücre zarını incelemek gerekir:
Zar, çift taraflı yağ molekülleri, moleküllerin arasında hücreye giriş-çıkışı sağlayan kapılar ve zarın dış ortamı tanımasını sağlayan algılayıcılardan oluşur. Bu kapılar ve algılayıcılar protein moleküllerinden yapılmıştır, hücre duvarının üzerinde yer alır ve hücreye yapılan tüm giriş ve çıkışları titiz bir biçimde denetlerler.
Hücre zarı, hücrenin dışındaki sayısız kimyasal maddeden hangisine ihtiyaç duyduğunu bilir, bunları tanıyıp ayırt eder ve yalnızca onları içeri alır. Son derece ekonomiktir; fazlasını kesinlikle içeri almaz. Bir yandan da hücrenin içindeki zararlı artıkları anında tespit eder ve hiç zaman kaybetmeden dışarı atar.
Zarın bir diğer görevi de, beyinden veya vücudun çeşitli bölgelerinden hormonlar vasıtasıyla taşınan mesajları anında hücrenin merkezine ulaştırmaktır. Bu işleri yapabilmesi için de zar, hücre içindeki bütün faaliyetleri ve gelişmeleri bilmeli, gerekli veya fazla olan maddeleri sürekli kontrol etmelidir.
Hücre zarı hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanır, seçer ve hücre içine sokar
Hücre zarında bazen bir pompa bazen de bir kapı gibi çalışan mekanizmalar vardır. Hücrenin yaşamını devam ettirmesi için zarlardan geçmesi gereken maddeler arasında çok büyük moleküller, küçük moleküller, elektronlar ve hatta fotonlar bulunur. Bazen hücre kapısı kendisinden çok daha büyük bir molekülü, yüksek enerjiler harcanarak, birçok enzimin yardımıyla son derece özenli bir şekilde hücrenin içine alır. Bazen de, geçecek madde hücre kapısına göre o kadar büyüktür ki, geçişin sağlanması için önce delik genişletilir, sonra yine eski haline döndürülür. Bu işlem sırasında, ne kapıya, ne geçen maddeye, ne de hücreye hiçbir zarar verilmez.
Hücre zarı oksijene, yağlara ve elektrik yüklü olmayan küçük moleküllere karşı geçirgendir. İyon veya protein gibi elektrik yüklü olan veya kutupsal olan büyük moleküllere karşı ise geçirgen değildir. Yağdan bir tabakanın -hücre zarının- böylesine hassas işleyen bir seçim mekanizmasına sahip olması, Allah'ın hücre zarında tecelli eden sonsuz ilminden sadece bir örnektir.
Pinositoz denilen bu işlemde hücre zarı bir miktar içeri gömülür, oluşan çukurun içine hücre dışında bulunan moleküller girer. Bu çukur içeri doğru iyice çekilerek hücre içine alınır ve bir kesecik oluşturulur. Bir anlamda hücre ihtiyacı olan maddeleri yutar. Ekzopinositoz işleminde ise benzer şekilde ama tam tersi olarak, büyük moleküller hücre dışına atılır.
Hücre zarı bütün bunları yaparken, hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanır, seçer ve büyük enerji harcayarak bu maddeleri hücre içine sokar. Bu transferlerdeki birçok olayın sırrı, kullanılan üstün teknolojiye rağmen hala çözülememiştir.
Vücuttaki trilyonlarca hücrenin birbirleri arasındaki bu akıl almaz işbirliğinde hücre zarının yeri büyüktür. Örneğin saç tellerinizin hepsinin beraber uzamasının nedeni kafa derisinde bulunan hücrelerin uyumudur. Bu uzama, hücre zarında bulunan ve diğer hücrelerle ilişkileri sağlayan özel proteinler ve kancalara benzeyen uzantılar sayesinde olur. Bu uzantılar sayesinde hücre, ancak kendi cinslerinden olan hücrelere tutunabilir. Böylece milyarlarca benzer hücre biraraya gelerek organları oluştururlar.
İnsan vücudunun bağışıklık sisteminde ise bazı özel savunma hücrelerinin zarları çok önemli role sahiptirler. Bu hücreler, her türlü yabancı maddeyi yakalayıp yutmakla görevlidirler. Bunu da zarları sayesinde yaparlar. Savunma hücrelerinin zarları vücuda girmiş olan zararlı yabancı maddeleri çok hassas bir şekilde tespit ederler. Yararlı hücrelere zarar vermezken, zararlı olabilecek olanları yakalarlar. Zararlı olan veya düşman hücreler yutulur veya çökertilir.
Hücre zarı boyunca kontrollü taşımaya izin veren proteinler bulunur. Bu proteinler hücre metabolizmasının ürünleridir. Onlar hücrenin işlev yapmasını sağlarken, hücreler de onları üretmek için gereklidir. Dolayısıyla canlılıktan söz edebilmek için hem proteinlerin hem de onları kodlayan bilginin ve üreten organellerin aynı anda ortaya çıkması gerekmektedir.
1- Oligosakkarit, 2- Glikolipit, 3- İntegral protein, 4- İntegral protein
5- Hidrofobik alfa heliksi, 6- Fosfolipit, 7- Kolesterol
Hücredeki kusursuz koordinasyonu sağlayan emirler nereden gelmektedir?
Görüldüğü gibi hücrede son derece kompleks bir mekanizma ve son derece üstün bir teknoloji işlemektedir. Üstelik insan aklının şu ana kadar ulaştığı son gelişmelerle bile bir taklidini üretemediği bu mekanizma binlerce yıldır aynı mükemmellikte çalışmasını sürdürmektedir.
Hücredeki bu kusursuz koordinasyonu sağlayan, neler yapacaklarını hücredeki her parçaya ilham eden yüce Allah'tır. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için." (Talak Suresi, 12)
20. yüzyıla kadar bilim çevrelerinde, hücre en küçük canlı birimi olarak kabul edilmekteydi. Ancak hücreyi çevreleyen ve hacim olarak ondan çok daha küçük olan hücre zarı araştırmacıların karşısına adeta yeni bir canlı türü gibi çıktı. Çünkü hücreyi çepeçevre saran bu zarın, karar verme, hatırlama, değerlendirme gibi özellikleri vardı !
Peki 1 mm'nin yüz binde biri kalınlığındaki bir zar bu özelliklere nasıl sahip olmuştu? Vücudumuzdaki 100 trilyondan fazla hücrenin her birini saran bu zar, görevlerini nasıl kusursuzca ve mükemmel bir uyum içinde yapabilmektedir?
Böyle bir yapının oluşabilmesi için her bir molekülün, her bir atomun yapacağı işin önceden hesaplanmış ve tasarlanmış olması ve görevlerini eksiksiz yapmaları gerektiği çok açıktır.
Tabii ki böylesine mükemmel bir sistem tesadüfler sonucu, kendi kendine oluşmuş olamaz. Hiçbir şuura sahip olmayan protein ve yağ molekülleri şans eseri biraraya gelip de bu kadar kompleks bir yapıyı bilinçsizce oluşturamazlar. Böyle bir yapıyı ancak üstün ilim ve üstün kudret sahibi olan Allah'ın yaratmış olduğu ortadadır. Hücre zarına nasıl görev yapacağını öğreten, zarı oluşturan molekülleri biraraya getiren, bu molekülleri oluşturan atomları ve onların alt parçalarını yaratan Yüce Allah'tır.
Allah, bu sistemi elbette ki bir hikmet üzere yaratmıştır. Allah Kuran'da bunların yaratılış sebebini ve vicdanlı insanların tepkisini şöyle anlatmıştır:
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 190-191)
Karar verebilen, hafızası olan, akıllı yağ ve protein molekülleri!
Hücre zarının yapısının ve yaptığı işlerin detayına inildikçe, tesadüflerin böyle bir sistemi oluşturamayacağı daha da iyi anlaşılır. Bu detayların birazını olsun görebilmek için öncelikle hücre zarını incelemek gerekir:
Zar, çift taraflı yağ molekülleri, moleküllerin arasında hücreye giriş-çıkışı sağlayan kapılar ve zarın dış ortamı tanımasını sağlayan algılayıcılardan oluşur. Bu kapılar ve algılayıcılar protein moleküllerinden yapılmıştır, hücre duvarının üzerinde yer alır ve hücreye yapılan tüm giriş ve çıkışları titiz bir biçimde denetlerler.
Hücre zarı, hücrenin dışındaki sayısız kimyasal maddeden hangisine ihtiyaç duyduğunu bilir, bunları tanıyıp ayırt eder ve yalnızca onları içeri alır. Son derece ekonomiktir; fazlasını kesinlikle içeri almaz. Bir yandan da hücrenin içindeki zararlı artıkları anında tespit eder ve hiç zaman kaybetmeden dışarı atar.
Zarın bir diğer görevi de, beyinden veya vücudun çeşitli bölgelerinden hormonlar vasıtasıyla taşınan mesajları anında hücrenin merkezine ulaştırmaktır. Bu işleri yapabilmesi için de zar, hücre içindeki bütün faaliyetleri ve gelişmeleri bilmeli, gerekli veya fazla olan maddeleri sürekli kontrol etmelidir.
Hücre zarı hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanır, seçer ve hücre içine sokar
Hücre zarında bazen bir pompa bazen de bir kapı gibi çalışan mekanizmalar vardır. Hücrenin yaşamını devam ettirmesi için zarlardan geçmesi gereken maddeler arasında çok büyük moleküller, küçük moleküller, elektronlar ve hatta fotonlar bulunur. Bazen hücre kapısı kendisinden çok daha büyük bir molekülü, yüksek enerjiler harcanarak, birçok enzimin yardımıyla son derece özenli bir şekilde hücrenin içine alır. Bazen de, geçecek madde hücre kapısına göre o kadar büyüktür ki, geçişin sağlanması için önce delik genişletilir, sonra yine eski haline döndürülür. Bu işlem sırasında, ne kapıya, ne geçen maddeye, ne de hücreye hiçbir zarar verilmez.
Hücre zarı oksijene, yağlara ve elektrik yüklü olmayan küçük moleküllere karşı geçirgendir. İyon veya protein gibi elektrik yüklü olan veya kutupsal olan büyük moleküllere karşı ise geçirgen değildir. Yağdan bir tabakanın -hücre zarının- böylesine hassas işleyen bir seçim mekanizmasına sahip olması, Allah'ın hücre zarında tecelli eden sonsuz ilminden sadece bir örnektir.
Pinositoz denilen bu işlemde hücre zarı bir miktar içeri gömülür, oluşan çukurun içine hücre dışında bulunan moleküller girer. Bu çukur içeri doğru iyice çekilerek hücre içine alınır ve bir kesecik oluşturulur. Bir anlamda hücre ihtiyacı olan maddeleri yutar. Ekzopinositoz işleminde ise benzer şekilde ama tam tersi olarak, büyük moleküller hücre dışına atılır.
Hücre zarı bütün bunları yaparken, hücrenin ihtiyacı olan maddeleri tanır, seçer ve büyük enerji harcayarak bu maddeleri hücre içine sokar. Bu transferlerdeki birçok olayın sırrı, kullanılan üstün teknolojiye rağmen hala çözülememiştir.
Vücuttaki trilyonlarca hücrenin birbirleri arasındaki bu akıl almaz işbirliğinde hücre zarının yeri büyüktür. Örneğin saç tellerinizin hepsinin beraber uzamasının nedeni kafa derisinde bulunan hücrelerin uyumudur. Bu uzama, hücre zarında bulunan ve diğer hücrelerle ilişkileri sağlayan özel proteinler ve kancalara benzeyen uzantılar sayesinde olur. Bu uzantılar sayesinde hücre, ancak kendi cinslerinden olan hücrelere tutunabilir. Böylece milyarlarca benzer hücre biraraya gelerek organları oluştururlar.
İnsan vücudunun bağışıklık sisteminde ise bazı özel savunma hücrelerinin zarları çok önemli role sahiptirler. Bu hücreler, her türlü yabancı maddeyi yakalayıp yutmakla görevlidirler. Bunu da zarları sayesinde yaparlar. Savunma hücrelerinin zarları vücuda girmiş olan zararlı yabancı maddeleri çok hassas bir şekilde tespit ederler. Yararlı hücrelere zarar vermezken, zararlı olabilecek olanları yakalarlar. Zararlı olan veya düşman hücreler yutulur veya çökertilir.
Hücre zarı boyunca kontrollü taşımaya izin veren proteinler bulunur. Bu proteinler hücre metabolizmasının ürünleridir. Onlar hücrenin işlev yapmasını sağlarken, hücreler de onları üretmek için gereklidir. Dolayısıyla canlılıktan söz edebilmek için hem proteinlerin hem de onları kodlayan bilginin ve üreten organellerin aynı anda ortaya çıkması gerekmektedir.
1- Oligosakkarit, 2- Glikolipit, 3- İntegral protein, 4- İntegral protein
5- Hidrofobik alfa heliksi, 6- Fosfolipit, 7- Kolesterol
Hücredeki kusursuz koordinasyonu sağlayan emirler nereden gelmektedir?
Görüldüğü gibi hücrede son derece kompleks bir mekanizma ve son derece üstün bir teknoloji işlemektedir. Üstelik insan aklının şu ana kadar ulaştığı son gelişmelerle bile bir taklidini üretemediği bu mekanizma binlerce yıldır aynı mükemmellikte çalışmasını sürdürmektedir.
Hücredeki bu kusursuz koordinasyonu sağlayan, neler yapacaklarını hücredeki her parçaya ilham eden yüce Allah'tır. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için." (Talak Suresi, 12)